Şirince'yi ilk kez 1994'de bir okul gezisinde görmüştüm.. 50 kişi ile, 1 saatde dolaştığım köy, sadece sokaklarda teyzelerin dantel sattığı bir yer izlenimi yaratmıştı bende. Bir sonraki yıl fotoğraf gezisi için buraya gelip, öğleden, güneş batana kadar Şirince'de vakit geçirince köye ve insanlarına bayılmıştım. Elimde Zenith 12 XP kameram ile köy sokaklarında dolaşmış, insanlarla muhabbet ettikçe, minik detayları gördükçe daha da çok sevmiştim Şirince'yi. İnsan fotoğraf çekmeye başladığında, etrafındaki güzelliklerin de daha fazla farkına varmaya başlıyor. Sadece fotoğraf çekmeyi değil, ayrıntıları görmeyi de bıraktım sanırım. Kabak çiçeği dolması yapan teyzeyi de o gezi de keşfetmiştik. O günden sonra bahar ve yaz aylarında sık sık kaçamaklar yaptım Şirince'ye. O zamanlar İzmir'de ailem ile yaşıyordum ve köy 3 saatlik mesafedeydi. Sadece çiçek dolması yemek veya şarap almak için geldiğim çok olmuştur. O zamanlar araba da yoktu. Arkadaşlar ile otobüs biner, Selçuk'a gelir, Şirince minibüsleri ile köye çıkardık.. El emeği, göz nuru dantel ve iğne oyaları tezgahlarında mis gibi kekik ve ada çayı kokularıyla köylülerle muhabbet eder, sonra ne olduğunu anlamadan kendimizi evlerinde çay içer bulurduk.. Dönüşte fırından ekmeğimizi alır, deri maskeler yapan abiden yeterli paramız varsa maske, yoksa anahtarlık alır, şarabımızı da kolumuzun altına sıkıştırır, dönüş yoluna koyulurduk.
İstanbul'a yerleşip, İzmir'e sadece yıllık izinlerde gelmeye başlayınca, Şirince köy ziyaretleri de seyrekleşmeye başladı. Son 4-5 yıldır da görmüyordum bu güzel köyü. Palamutbükü'nden İzmir'e doğru giderken akşam yemeği için uğradık Şirince'ye. Selçuk - Şirince arasındaki yolu bile unutmuşum.. Sadece 8 km'miymiş. Daha uzun ve daha dar hatırlıyordum nedense.. Aşağıdaki kilisenin bahçesine çok hoş bir şarap evi açılmış ya da yeniden düzenlenmiş. Antika eşyalar ve sattıkları el işi ürünleri ile dekore edilmiş bir evin içinden geçerek alt kata, mahzene iniliyor. Buradan geçerken keçi yününden yaptıkları bir kilimde aklım kalmadı değil. Zevkli ve yetenekli ellerden çıktığı belli olan bir çok şey serpilmiş evin (?) her tarafına. Burası gerçekten bir mahzenmiş zamanında ve eskiye uygun düzenleyerek tekrar kullanıma açmışlar. Değişik şarap kokularının birbirine karıştığı bu loş mekanda hoş müzikler eşliğinde şarap tadabilirsiniz.
Bayağı acıkmışız ki, çok dolaşmadık bu sefer Şirince'yi. Ocakbaşı'na oturup birşeyler atıştırdık.. Eşim çikolatalı gözleme, geriye kalan herkes de karışık gözleme söyledi. Hepimiz, özellikle de ben itiraz ettik, aç karnına yenir mi çikolatalı gözleme diye. Ancak ikinciyi de sipariş etmeye karar verince tadına baktık. Ne muhteşem birşeymiş bu böyle. Karışık gözlemeler ve ortaya söylediğimiz çökelekli biberin üzerine ortaya 2 tane de çikolatalı gözleme söyledik. Oradan kalktığımızda kimse nefes alamıyordu..
Ocakbaşı'ndayken gözüme kestirdiğimiz bir teras da çay içmeye ve yediklerimizi sindirmeye karar verdik.Adının Can restuarant olduğunu öğrendiğimiz, asma kata çıkıp yer sofralarına kurulup çay söyledik. Geç gelen çayı beklerken, matematik köyünde öğrenci olduğunu düşündüğümüz gençler ile muhabbet ettik ve Şirince manzarasının tadını çıkardık, . Bizim için demlendiği için beklediğimiz çayımızı yudumlayıp, gözlemelerimizi biraz sindirdikten sonra hesabı istedik. Çay bizim ikramımız, afiyet olsun dediklerinde şok geçirdik. Bir dahaki sefere yemek için geleceğimize söz verdik. Ege'nin cana yakın, müşterilerine misafir gibi davranan esnafını bırakıp, İzmir dinlenmeli İstanbul yolculuğumuza devam ettik.
Şirince ile ilgili daha ayrıntılı bilgiye aşağıdaki adreslerden ulaşabilirsiniz
http://www.sirince-evleri.com/default.asp?mid=193&L=TR
http://www.gezinotlari.net/yer.asp?id=38
0 yorum:
Yorum Gönder